19 Aralık 2021 Pazar

 İNSAN NEDEN ŞİİR OKUR ?

28 OCAK 2021

İnsan neden şiir okur? Bu sorunun cevanı insan neden müzik dinler sorusunun cevabı ile aynıdır. Şiir de müzik gibi insanın aklına değil duygularına hitap eder. Yani rasyonel bir şey değildir şiir. Tıpkı müzik gibi insanın insanın dünya ve evrenle uyumlanmasını sağlar. Özünde her şey gibi bir enerji frekansı olan insan doğada kendisi ile uyumlu titreşimleri yakalamaya çalışır veya bu uyumu kendisi taklit eder. Titreşimsel uyumu renk frekanslarıyla yaparsa bu sanata resim deriz. Bu uyumu ses frekansları ile yaparsak müzik yapmış oluruz. Benzer bir titreşimsel uyumu dil ve kelimeler ile kurarsak ortaya şiir çıkar. Dil ise organize edilerek anlamlandırılmış ya da kodlanmış insan sesi titreşimlerinden başka bir şey değildir. Yani dilin temeli insan sesidir. Seslere anlam yükleme üzerine kurulu bir sistemdir dil. Dolayısıyla şiir de aslında müzik gibi seslerin uyumlu bir titreşime sokulmasıdır. Müzikte ezgi ne ise şiirde de vezin odur. Ancak müzikte olmayan bir fazlalık vardır şiirde o anlamdır. Müzik anlamdan bağımsızdır ve evrenseldir. Bir müzik parçası farklı dilleri konuşan farklı kültürlerden gelen gelen değişik insanlar tarafından sevilerek dinlenebilir. Tabi ki bu sözsüz müzik için geçerli. Sözlü müzik ise dil ve müziğin birleşimidir. Sözlerini anlamasanız da bir şarkıyı severek dinleyebilirsiniz. Kuşkusuz sevdiğiniz şey şarkını anlamadığınız sözleri değil müzikalitesidir. Tıpkı bunun gibi hiç bilmediğiniz bir dilde okuna güzel bir şiiri de zevkle dinleyebilirsiniz. Orada da şiirin müzikalitesini hissedersiniz. Fakat bir şarkını ya da şiirin dilini de anlarsanız o zaman eseri hem ruhunuz hem de aklınızla algılamaya başlarsınız. Şarkıda ve şiirde sadece hisler değil akıl ve muhakeme de işin içine girer. 

Yazı dilin ve de şiirin kayda geçirilebilmesi için yapılan şekilsel bir kodlamadan ibarettir. Bir dilin grameri aslında yazılı değildir. Sonradan yazıya döküülmüştür. Her şey sözle başlamıştır. Yuhanna İncil'inin dediği gibi "başlangıçta Kelam vardı." İnsanlık sözlü edebiyattan yazılı edebiyata geçmiştir.Edebiyatta da duygudan mantığa doğru bir gidiş vardır. Şiirden düz yazıya doğru geçtikçe hisler yerini akla ve muhakemeye bırakır. 

Masallar ve destanlar önceleri manzum hikayelerdi ve ölçülü uyaklı oldukları için de kolayca ezberlenebiliyorlardı ve de çoğunlukla bu destanlar bir ezgiyle terennüm ediliyorlardı. Destanlar ortaya çıktıklarından yüzlerce yıl sonra okur yazar insanlar tarafından yazıya geçirildiler. Hikaye ve roman ise çok yakın tarihlerde ortaya çıkmış türlerdir. Doğunun duygusallığı ve Batı'nın akliliği edebiyatta da rahatça görülür. Çin'den İran'a ve Türkiye'ye kadar Doğu bir şiir iklimidir. Oysa Batı tiyatro, dram, hikaye ve roman gibi düz yazı sanatları ile edebiyatını oluşturmuşturç Elbette Batı'da da şiir vardır fakat şiir asla bir İran toplumunda olduğu gibi hayatın her bir zerresine işlemiş değildir. Batı'da şiir vardır ama Doğu şiirle vardır.


 AYDINLIK NEREDEN GELİR ?

(24 OCAK 2021) 

Eskiler münevver diyorlardı, yani tenvir olunmuş, nurla kaplanmış. Sonraları bu Arapça tabire aydın dedik aydınlanmış insan anlamında. Batı'da bunun koskoca bir felsefesi ve koca koca filozofları çıkmıştı zamanında ve de onlar sadece Avrupa'yı değil biz de dahil bütün dünyayı etkilemişlerdi. Belki de bir anlamda insanlığı aydınlatmışlardı. 

İyiyi kötüden ayıramayan insanlara iyiyi kötüden ayırma bilgisi ya da farkındalığı verildiğinde insan zaten aydınlanmıştı. İnsanları aydınlatan da elbette ışığı getirendi. Sonra insanlar öylesine aydınlandı ki göğe yükselen kocaman kuleler yapıp evrene açılmak istediler. İşte o zaman dilleri karıştırılıp yetmiş iki buçuk millete ayrıldılar ve karanlığa gömüldüler. Ta ki tekrar aydınlanana kadar....