23 Aralık 2016 Cuma



 DEFTERLER

defter ile ilgili görsel sonucu

 

Dünyanın her yerinden defter toplardı. Çeşit çeşit, boy boy, renk renk, defterler… Yazmayı da çok severdi, hele de kaliteli dolma kalemlerle yazmaya bayılırdı. Mürekkepli metal ucun kâğıdın üzerinde hızla akmasını görmek başlı başına bir mutluluktu onun için. Düzenli günlük tutar, her gün için koca bir sayfa doldururdu. O gün olup biten her şeyi ve duygularını aktarırdı sayfalara. Boş zamanlarında kitaplığının altındaki kapaklı dolaplara dizdiği defterlerini tek tek inceler, tozlarını alır ve yaşadığı sürece bu defterlere anılarını, gezi notlarını, öykü ve romanlarını yazıp hepsini bitireceğini ve kendisinden sonra da defterleri sevgili kızına bırakacağını, onun da babasının defterlerini atmayıp saklayacağını umardı. 

Bir gün karısı temizlik yaparken defterleri görmüş ve şaşkınlığa uğramıştı. Kocasının bir kırtasiye manyağı ve defter koleksiyoncusu olduğunu bilirdi ama bu kadarını da ummamıştı doğrusu. Kocası eve gelince “sana acıyorum, bir zavallısın sen, bu biriktirdiğin defterleri doldurmaya ömrün yetmez senin” demişti. O da “göreceksin bunların hepsini dolduracağım, bir yazarım ben” diye kestirip atmıştı. 

Neden herkes gibi bilgisayara yazmıyordu ki? Bunu soranlara çok kızardı. Yazmak demek el yazısı demekti. On parmak klavye kullananlar bile düşüncelerini bir kalemin kâğıda yazma hızıyla ekrana aktaramazdı. Üstelik boş bir defter sayfasının üzerine yazdığında daha iyi ilham geldiğini, kelimelerin sanki kendi kendine dizilerek bir öykü ya da roman parçasını oluşturduğunu hissediyordu. Defterler ve kalemler en önemli hobisiydi. Bu sıkıcı hayatta yeni bir kalemle yeni bir deftere bir şeyler yazmak gibisi var mıydı? 

Doktor iki elini boynunu omuzlarını iyice muayene ettikten sonra sordu:

 "En çok ne yapmakta zorlanıyorsunuz?"

"Sanırım yazarken ve araç kullanırken sağ elim çok çabuk yoruluyor, son zamanlarda günlüğümü yazarken yorulduğumu hissediyor ve eskisi gibi kolayca yazamıyorum."



"Sizde bilekte sinir sıkışması yani karpal tünel sendromu var. Artık el yazısı ile yazmak yerine bilgisayar klavyesini tercih etmelisiniz, onu da yirmi dakikadan fazla kullanmayın, mutlaka ara verin ve dinlendirin elinizi. Eğer bileğinizde şişme ya da kas erimesi olursa ameliyat olmanız gerekecek. Bileğiniz hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak, o yüzden aşırı yazma ve bileği yoran hareketlerden kaçının ya da en aza indirin."

Doktorun yüzüne anlamsızca bakıyordu. Ama ya defterler, defterler ne olacak diyesi gelmişti. Eve dönünce karısıyla hiç konuşmadan çalışma odasına girdi ve dolabını açarak defterlerine baktı. Dolabın üzerinde küçük kızının fotoğrafına takıldı gözleri." Kızıma bilgisayar hard diski mi bırakacağım" diye sordu hüzünlenerek. Kızına daha doğmadan önce annesinin karnındayken yazdığı mektupları içeren küçük defterin kapağını okşadı ve cebinden dolma kalemini çıkarıp bileğindeki ağrıyı umursamadan yazmaya başladı:

“ Sevgili kızım canım bir tanem….”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder