(5 Ocak 2021)
Bugün bir roman konusunu düşünürken korkunç bir gerçeğin farkına vardım. Eğer insan kendi gerçek hayatının dışında kendisi için sanal bir hayat inşa ederse, bir süre sonra kendi yarattığı sanal hayata inanabilir mi? Ya da her gün aynı rüyayı gören bir adam olsa ve rüyasında değişik bir işi, ailesi ve zevkleri olsa, sabah uyandığında neler olur, neler hisseder acaba? Ya birbirinden hoşlanan ama gerçek bir ilişkiyi yaşamaktan korkan ya da bunu doğru bulmayan iki insan kendilerine sanal bir dünya inşa edip o sanal dünyanın içinde kendilerine bambaşka bir dünya kurabilirler mi? Neden olmasın? İşin ilginç yanı insanlar kendilerine böyle bir sanal dünya kurduklarında zamana o dünyaya inanıyorlar. Belki yaşamakta olduğumuz şimdiki hayatlarımız da sanaldır. Ölüp de başka bir boyuta göçtüğümüzde bu dünyada yaşadığımız her şey bize oradan sanal olarak beynimizin oluşturduğu bir rüya olarak görünebilir. Eğer her gün aynı rüyayı görseydik belki de bir an önce uyuyup rüyada yarım bıraktığımız işleri tamamlamaya çalışacaktık. Çocukken kızlar evcilik oyunu oynar ve kendilerine çeşitli roller verirler. Biz de gerçek hayatta kendimize çeşitli roller veriyoruz. Belki de bu dünyaya gelmeden önce oynayacağımız oyunun senaryosunu da okutmuş olabilirler.